15 Ağustos Diyarbakır Bismil'de Şehit Emniyet Amiri Murat Uçar Bölge Trafik Müdürlüğü yakınlarında patlama gerçekşelti.
16 Ağustos Mardin Nusaybinde Devrim Mahallesi Midyat Yolu Caddesinde çocuklar tarafından bulunan bir bomba patladı.
17 Ağustos gecesi Van'da polis evi ve polis merkezinin bulunduğu bölgede bombalı saldırı düzenlendi.
18 Ağustos Elazığ'da kent merkezine 6 kilometre uzaklıkta Emniyet Müdürlüğünün hemen yakınında bombalı araçla saldırı düzenlendi. *
18 Ağustos Bitlis Hizan ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında el yapımı paylayıcıyla bir saldırı düzenlendi.
19 Ağustos Van Özalp ilçesinde askeri aracın geçişi sırasında menfeze yerleştirilen bomba patlatıldı.
20 Ağustos Gaziantep'te bir sokak düğününde canlı bomba ile bir terör saldırısı düzenlendi. İnsanların en mutlu günü en mutsuz günü oldu.
Saldırılardan sonra geçici yayın yasağı getiriliyor ve hava destekli operasyon başlatılıyor.
...............
*(Tüm bu saldırılara dair yorumlarımdan önce kafamı karıştıran bir hadise;
17 Ağustostaki Van patlamasında kaldırıldığı hastanede kendisini ziyarete gelen İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala'dan memleketine tayin isteyebilecek sağlıkta olan 25 yaşındaki polis memurumuz Muhammet Acar ertesi gün hastanede kan pıhtılaşması nedeniyle kalp krizi geçirdiği ifade edilerek şehit olduğu söylendi.
Kan pıhtılaşmasını araştırdığım zaman kızarıklık, ağrı, bayılma, öksürük sonucu kan gelmesi, nefes darlığı gibi belirtiler karşıma çıkmakta ve doktara başvurulması gerektiği yazmaktadır.
Muhammet Acar'ın doktora başvurmasına gerek yoktur çünkü zaten hastanededir. Ve tayin isteyebilecek sağlıkta olan Muhammet Acar bombalı saldırı nedeniyle gazi olduğu için ve İşişleri Bakanı bile ziyaret etmiş birisi olarak başında sürekli tıbbi personelin durması gerekirken hiç bir tıbbi personel bu belirtileri görememiş midir?
Hastane dışında gerçekleşen kalp krizlerinde bile hasta kurtarılabiliyorken, hastane içinde olan Muhammet Acar neden kurtarılamamıltır?
-Yoksa bir saldırı da hastane de mi gerçekleşmiştir?
-Yoksa büyük bir ihmalkarlık mı vardır? )
.................
Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ geçenlerde CİA hakkında Fetonun malikanesinde gecenin karanlığında uçan sineğin cinsiyetini bildiğini ifade etmişti. Peki bizim istihbarat birimlerimiz her gün meydana gelen bu eylemlere dair bir bilgisi neden yok ve neden önlem alınamıyor. Terör eylemi yaşayan AB ülkeleri Ohal ilan ettiğinde ülkelerinde bu terör olayları azalıyor ve hatta bitiyorken Ohal olan ülkemizde terör olayları neden hergüne çıkıyor bu vatandaş olarak sormamız gereken bir soru.
Ülkemizde gerçekleşen iki darbeden önce kaos ortamı oluşturulmuş, milletimiz birbirine cephe almış ve darbenin kabullenilmesi sağlanmıştır. Ancak bu sefer olay tepetaklak. Darbe girişiminden sonra bombalar patlıyor kaos ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Haberlerin geneli bu şekilde ama işin aslı hiç öyle değil. Evet darbe gişirimi yaşandı ve milli refleksle bu girişim püskürtüldü. Bu patlamalar yeni bir darbe girişimine zemin olabilir mi peki? Öyle olsa bile bununda sonuçsuz kalacağına hiç şüphem yok. Çünkü olaylar terör örgütleri profili ile yapılıyor milletimiz bu olaylarda kimin parmağı olduğunu çok iyi biliyor ve birlik ve bütünlüğümüz daha da sağlamlaşıyor.
Diğer darbelerden önce örneğin bir sünni bir alevi kahvesi taranıyor millet birbirine cephe alıyor ayrışıyor darbeyi kabulleniyor. Ama artık hain emperyalist uşakları amacına ulaşamaz çünkü sünniside aleviside tüm etnik mezhepsel ideolojisel insanlarımız aynı kahvehanede oturuyor. Türk Milleti yaşıyorsa beraber yaşıyor, şehit oluyorsa beraber oluyor.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi " Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur."
İşte bu sebeple " Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez."